Niye Bazılarımız Duyarsız?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kimi insanlarımızdaki umursamazlık üzerine düşünüyorum. Bunun zaman algımızla alakası olabilir mi?

Sadece bugünde yaşama, yarının getirebilecekleriyle ilgili plan yap(a)mama.

“Ne yaparsam yapayım başıma gelen değişmez, benim elimde olan bir şey yok” düşüncesi.

Zaman yönelimi bugünde takılıp kalmış insanlar hayatı tedbirsiz bir teslimiyetle karşılayabiliyor.Bu biraz da kendi etkinliğine, davranışlarının gücüne inanmamayla alakalı.

Uzun vadeli sonuçlar üzerine düşünülmüyor ve hemen kısa vadedeki doyum yeğleniyor.

Bu yüzden salgında toplumsal psikolojinin çok iyi hazırlanması ve panik-rahatlık tahterevallisinde denge sağlanması gerekiyor.Hoyrat ve vurdumduymaz insanlara çıplak gerçeğin aynasını tutmak lazım.

Ölümle göz göze gelmek belki uyandırır.

Böylece sadece kendi hayatlarından değil başka hayatlardan da sorumlu olduklarını anlayacaklardır.Birbirimize ve bir sorumluluk ahlakına, her zamankinden çok muhtacız.

İçinde tedbir barındırmayan tevekkül beyhudedir.

Vurdumduymazlık duvarını aşmalıyız.

Canımızı yaksa da ölümlerimizi rakamların üzerinden değil, yaşanmış insan hikâyelerinin üzerinden konuşmalıyız.

Görmediğimize inanmıyorsak belki acıyı en
yakın mesafeden görmeyi denemeliyiz.

Benim kişisel önerim, salgın durumlarında bir toplumsal teyakkuz hâline geçilmesi gerektiği. Bunun için TV’lerde ve şehrin ekranlarında, entübe olup bu kâbustan kurtulanların hikâyelerini dinlemeliyiz.

Ürpermeliyiz; bunun, bizim ve sevdiklerimizin başına gelebilecek kadar yakın olduğunu hissetmeliyiz.

İnsanlar sadece rakamlar üzerinden ölümleri izlediğinde, bunun kendi yanına sokulabilecek kadar acil bir afet olduğunu idrak edemeyebiliyor.

Yardım faaliyetleriyle ilgili çalışmalarda insanların gördüklerine daha çok inandıkları ve bağışta bulundukları gösterilmiş.

İnsan olarak kaybettiğimiz canların birer istatistik sayı olmadığını, her birinin bir ailenin sevgili bir ferdi olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Onların öyküleri bize şimdi nasıl davranmamız gerektiği hakkında yol göstermeli ve “bana bir şey olmaz” umursamazlığından bizi sarsıp uyandırmalı.

Aslında bir tür yas yaşıyoruz, eski alışkanlıklarımızı köklü bir biçimde değiştirmemiz gereken bir döneme girdik.

Dostlarımızdan, sevdiklerimizden ayrı düştük; alışkanlıklarımızı terk ettik.

Evlerimizin içinde eski güzel günlere dönmenin ümidiyle bekleşiyoruz. İnkâr, yasın ilk evresidir. Kübler-Ross’a göre kişi kaybettiğini kabul etmeye yanaşmaz. Kimilerimizin her fırsatta kendilerini sokağa vurmasını biraz da böyle okuyabiliriz.

Gözünün önündeki çıplak ve acı gerçeği görmek istememe hâli. Acı veren gerçeklikten gerçekçi olmayan bir iyimserliğe iltica.

Sorun şu ki böyle düşünenlerin bir kısmı, eğer taşıyıcı iseler sokakta yanından geçtikleri insanın farkında olmadan katilleri olabilirler.

Prof. Dr. Kemal SAYAR

Niye Bazılarımız Duyarsız?
Giriş Yap

Boyabat Manşet - Halkın İradesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!