“Allahu Teâl⸠verdiği nimetler sebebiyle kullarının kendisine şükretmesini istemektedir. Nimet verene şükür¸ bir kadir ve kıymet bilme işidir. Gördüğü iyilikler karşısında sessiz kalmak¸ en azından teşekkür etmemek ise nankörlüktür.”
Yüce Allah¸ insanı en güzel bir surette yaratmış¸ ona sayısız nimetler vermiştir. Allah’ın insanoğluna verdiği nimetleri saymaya kalksak sayıp bitiremeyiz. Allahu Teâl⸠insana vermiş olduğu bu nimetleri kendi rızası doğrultusunda kullanmasını istemiştir. Allah¸ verdiği bu nimetler karşısında insandan öncelikle şükür istemektedir.
Şükür kelimesi sözlükte; “iyiliği bilmek ve ilan etmek¸ iyiliğe iyilikle mukabele etmek ve nimeti düşünüp göstermek” gibi anlamlara gelmektedir. Şükür bir ahlak terimi olarak ise; “Verilen herhangi bir nimetten dolayı¸ bu nimeti verene karşı söz¸ fiil veya kalp ile gösterilen saygı ve karşılık¸ iyiliğin kıymetini bilmek ve iyilik yapana bu hissi göstermek; nimet ve iyiliği anıp sahibini övmek¸ nankörlük etmemek” demektir. Türkçede “teşekkür ve şükran” kelimeleri de bu anlamda kullanılmaktadır. Kul¸ Allah’ın lütuf ve nimetlerini dile getirir ve O’nu överse şükretmiş olur. Ancak esas şükür verilen nimetleri yerli yerince kullanmaktır.
Şükrün Önemi
Şükür çeşitli türevleriyle birlikte Kur’an-ı Kerim’de yetmişe yakın yerde geçmektedir. Yüce Allah¸ Kur’an’da insanı yoktan var ettiğini¸ ona çeşitli nimetler verdiğini¸ dolayısıyla insanın da buna karşı Allah’a şükretmesi gerektiğini belirtmektedir:
“Siz hiç bir şey bilmezken Allah¸ sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar¸ gözler ve kalpler verdi.”[1]
“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin¸ eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.“[2]
“Artık rızkı Allah katında arayın. Ona kulluk edin. O’na şükredin. Siz O’na döneceksiniz.”[3]
“Beni anın ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin¸ nankörlük etmeyin.“[4]
Bu âyetlerde Yüce Allah¸ kullarını şükre davet etmekte¸ nankörlükten kaçınmalarını istemektedir.
Şükretmek¸ Müminlerin Temel Özelliklerindendir
Şükretmek¸ mü’minlerin en önemli özelliklerinden biridir. Mü’minin hayatı sabır ile şükür anlayışı arasında geçmelidir. Allah’ın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin sahibine şükür¸ insanlık borcudur¸ yaratılışın gereğidir. Şükür borcu¸ iman ettikten sonra¸ bütün bir ömrü Allah’ın istediği gibi yaşamakla¸ nimet sahibinin rızası doğrultusunda yaşamakla yerine getirilir. Allah¸ insanlara verdiği nimetleri zaman zaman hatırlatmakta ve böylece onları şükretmeye teşvik etmektedir. Ayrıca Yüce Allah¸ “Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.”[5] buyurmak suretiyle şükredenleri müjdelemektedir. Ancak bütün bu ihsana karşılık insanlar arasından pek az kimse nimetlerin Allah’tan olduğunu idrak ederek şükür içinde Allah’a ibadet etmektedir.
Şükür¸ Nimetin Artmasına Vesiledir
Şükür¸ nimetlerin artmasına¸ isyan ve nankörlük ise¸ bu nimetlerin yok olmasına sebebiyet verir. Bu itibarla nimetlerin artışı veya yok oluşu bir anlamda bizim tutum ve davranışlarımıza bağlıdır. Nitekim Yüce Mevlâ’mız Kur’an-ı Kerim’de “ Andolsun şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.“[6] buyurmak suretiyle bu hususu dile getirmektedir.
Allahu Teâl⸠verdiği nimetler sebebiyle kullarının kendisine şükretmesini istemektedir. Nimet verene şükür¸ bir kadir ve kıymet bilme işidir. Gördüğü iyilikler karşısında sessiz kalmak¸ en azından teşekkür etmemek ise nankörlüktür. Âyetin devamında “Eğer nankörlük ederseniz¸ hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir.” buyrulmak suretiyle kıymet bilmemenin kabalığı¸ çirkinliği ve cezalandırmayı gerektiren bir davranış olduğu ortaya konmaktadır. Âyetteki şükredene nimetlerin artırılması va’di hem dünya hem de âhiret hayatını kapsamaktadır. Saymakla tünenmeyen iyilikler sebebiyle Allah’a şükreden bir kul¸ elde ettiği nimetlerin daha fazlasına mutlaka kavuşacaktır. İnsan¸ kendisine sayısız nimetler lütfeden Rabbine şükretmekle kalmamalı¸ iyiliğini gördüğü insanlara da teşekkür etmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz¸ Allah’a şükürle insana teşekkür arasındaki yakın ilgiyi şöyle ifade etmektedir: “İnsanlara teşekkür etmeyen¸ Allah’a şükretmiş olmaz.”[7]
Şükrün Yerine Getirilmesi
Kur’an’dan anlaşıldığına göre müminler¸ Allah’a üç şekilde şükredebilirler. Yani şükür; kalbî¸ kavlî ve fiilî olmak üzere üçe ayrılır.
- Kalp ile şükür: İyiliği hatırlamak ve nimeti vereni düşünmek kalbî şükürdür. Bu da zâhir ve bâtın bütün nimetleri¸ bu nimetlerden yararlanmayı Allah’tan bilip hayatın bu anlayışa göre yönlendirilmesi¸ şekillendirilmesiyle gerçekleşir. Bir âyet-i kerîmede¸ “Allah’ın¸ göklerde ve yerdeki(nice varlık ve imkânları)sizin emrinize verdiğini¸ nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?…“[8] buyrulmaktadır.
- Dil ile şükür: Nimet vereni anmak¸ iyiliği dile getirip nimeti vereni övmek kavlî şükürdür. Bu da her türlü lütuf ve nimetlerin Allah’tan geldiğini kabul ve itirafla gerçekleşebilir. Nitekim Yüce Allah¸ Hz. Muhammed (s.a.v)’e onun vasıtasıyla bütün insanlara bu hususta şöyle seslenmiştir: “Rabbinin nimetine(ihsanına)gelince¸ onu minnet ve şükranla an.“[9]
- Fiil ile şükür: Verilen nimeti verildiği gaye doğrultusunda kullanmak ise amelî şükürdür. Bu da¸ vücudun bütün organlarıyla olur. Her çeşit nimeti veren Allah’ın emir ve yasakları¸ vücudun hangi organını ilgilendiriyorsa¸ o organın¸ Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmesini sağlamak gerekir. Mesela¸ gözlerin şükrü¸ Müslüman için haram olan her şeye gözleri kapamak; kulakların şükrü¸ mahzurlu olan her şeye karşı kulakları tıkamaktır. Kısacası dinen sakıncalı olan şeylerden vücudun bütün organları ile sakınmak¸ Allah’ın nimetlerine amelî şükür kapsamına girer.
Şükrün tam karşılığı küfürdür. Zaten Allahu Teâlâ insanı imtihan için yaratmıştır. Allah¸ verdiği nimetlere karşı şükreden ve sıkıntılara karşı sabredenlere mükâfat verir. Buna ters hareket edip küfre girenleri de cezalandırır.
Yüce Allah’ın kullarının şükrüne ihtiyacı yoktur. “ Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse¸ bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir¸ övülmeye lâyıktır.“[10] O’nun ilâhlığı¸ yüceliği ve hâkimiyeti herhangi bir kimsenin şükrü veya küfrü ile ne bir derece yükselir ne de eksilir. O¸ bizzat kendisi her şeye hâkimdir.[11]
Bir kudsî hadiste de¸ bu hususta şöyle buyrulmaktadır:
“Yüce Allah diyor ki: Ey kullarım! Geçmiş ve gelecek¸ siz bütün ins ve cinler bir araya gelerek¸ aranızdaki en muttakî kimsenin kalbi gibi olsanız¸ sizin bu durumunuz¸ Benim hâkimiyetimi zerre kadar artırmaz. Yine ey kullarım! Geçmiş ve gelecek bütün ins ve cin bir araya toplansanız¸ aranızdaki en günahkâr birinin kalbi gibi olsanız¸ benim hâkimiyetime en ufak bir noksanlık getiremezsiniz. Ey kullarım! Hakkınızda itibar ettiğim şey¸ amellerinizdir. Daha sonra siz onlara göre eksiksiz olarak mükâfatlandırılacak veya cezalandırılacaksınız. Öyleyse kim bir hayır işlemeye muvaffak olursa¸ bundan dolayı Allah’a şükretsin. Kim de hayrın dışında başka bir şey işlerse¸ bundan dolayı da kendi nefsini suçlasın!”[12]
Sevgili Peygamberimiz her konuda olduğu gibi şükürde de inananlara en güzel örnek olmuştur. Zira şükrün Hz. Peygamber (s.a.v)’in hayatında somutlaştığını çok güzel bir şekilde görmekteyiz.
Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği¸ geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmış olan Hz. Muhammed (s.a.v)¸ Allahu Teâlâ’nın nimetlerine şükredebilmek için ayakları şişinceye kadar namaz kılardı.
Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: Rasulullah (s.a.v) namaz kıldığı zaman ayakları patlayacak derecede ayakta dururdu. Hz. Aişe (r.a):
“Ey Allah’ın Resulü! Allah senin gelmiş-geçmiş bütün günahlarını sana bağışladığı halde neden böyle yapıyorsun?” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasulü: “Ey Aişe! Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.[13]
Nitekim Peygamber Efendimizin¸ sabah akşam dilinden düşürmediği duası: “Allah’ım¸ seni zikretmek¸ sana şükretmek ve güzel ibadet etmek için bana yardım eyle!”[14] şeklindeydi.
Şükrün Faydaları
Şükrün insana kazandırdığı birçok faydası vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Şükür¸ kulun Allah’a yaklaşmasını ve rızasını kazanmasını sağlar.
- Şükretmek nimetin Allah’ın lutfu ile olduğunu itiraftır ve nimete mukabil hizmet etmektir.
- İnsan kendisine verilen nimetlerin değerini anlar¸ nimeti verene şükrederek mutlu olur ve hayatından zevk alır.
- Şükretmek kişiliği geliştirip özgüveni artırır.
- Sahip olduğu güzellikleri görüp şükretmeyi bilen kişi pozitif düşünür.
- Kendine verilen nimetleri görebilen kişi¸ kendisine nimetlerin ulaşmasında aracı olanları da bilip takdir eder. Sahip olduğu nimetleri paylaşmak ister. Böylece şükür¸ insanlar arasında kaynaşmayı sağlar.
- Kul¸ nimetlere şükrettikçe o nimetler hem devam edecek hem de çoğalacaktır. Zira şükür nimetin artmasına vesile olur.
- Şükreden bir kul stresten ve sıkıntıdan uzak olur.
Kısacası¸ Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetinde şükür emredilmekte¸ mü’min kullar¸ şükreden olarak nitelenmekte¸ fakat insanların çoğunun şükretmediği vurgulanmakta¸ şükrün¸ nimeti artıracağı belirtilmektedir.
Rabbimiz verdiği nimetlere hakkıyla şükreden ve ona yakın olan ihlâslı kullardan olmamızı nasip eylesin.
[1]– 16/Nahl¸ 78.
[2]– 2/Bakara¸ 172.
[3]– 29/Ankebût¸ 17.
[4]– 2/Bakara¸ 152.
[5]– 3/Âl-i İmrân¸ 145.
[6]– 14/İbrâhîm¸ 7.
[7]– Ebû Dâvûd¸ Edeb¸ 11; Tirmizî¸ Birr¸ 31.
[8]– 31/Lokmân¸ 20.
[9]– 93/Duh⸠11.
[10]– 31/Lokmân¸ 12.
[11]– İbn Kesir¸ Tefs3iru’l-Kur’âni’l-Azîm¸ III¸ 364.
[12]– Müslim¸ Birr¸ 55; Tirmizî¸ Kıyâm¸ 48; İbn Mace¸ Zühd¸ 30; Ahmed b. Hanbel¸ el-Müsned¸ V¸ 160.
[13]– Buhârî¸ Teheccüd¸ 6; Müslim¸ Münâfıkûn¸ 79-81.
[14]– Ebû Dâvûd¸ Vitr¸ 26; Nesâî¸ Sehv¸ 60; Ahmed b. Hanbel¸ age.¸ II¸ 299¸ V¸ 245¸ 247.
Mehmet SOYSALDI